Asi Nehri'nin kuzey kenarı üzerinde, Demirköprü'nün 1.5 km kadar doğusunda uzanan geniş ve alçak höyük biçimine sahip bir höyük olan Tayinat Höyüğü'nün bulunduğu yerde nehir, Amik Ovası'nın güney kenarı boyunca batıya döner.
Tayinarda ilk kez 1930'lu yıllarda Chicago Üniversitesi kazı yapmıştır. Bu kazılarda Erken Tunç çağı (yaklaşık i.ö. 3200-2000) ve Demir çağı (i.ö. 1200-600)'nl içeren uzun bir yerleşim sürecinin varlığı ortaya çıkartılır. Elde edilen arkeolojik kalıntılar ve antik kayıtlar, Tayinat'ın, i.ö.9. ve 8. yüzyıllarda, kabaca Hatay'ın bugünkü sınırlarını kapsayan bölgeyi kontrol eden Patina olarak anılan, küçük fakat güçlü ve bağımsız bir şehir devletinin başkenti olan Kunulua yerleşimi olduğunu işaret etmektedir. Chicago Üniversitesi'nin kazıları birkaç büyük saray yapısını (kompleksini) (bit hilani olarak adlandırılır) ve megaron tipte tapınak yapısını ortaya çıkarmıştır. Bugün Hatay Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmekte olan aslan biçimi i sütun kaideleri, megaron tip olarak anılan tapınağın ön girişini süslemekteydi. Kazılarda çok sayıda taş kabartma ve heykeller ile zengin Luwice (geç Hititçe) resim yazıtları da ele geçmiştir ki, bu kalıntılar da Hatay Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
2002 yılından itibaren Toronto Üniversitesi Tayinat Höyüğü'nde araştırma ve kazı faaliyetlerini 60 yıllık bir suskunluğun ardından yeniden başlatmıştır. ilk iki yıl yüzeyaraştırması ve höyüğün topografik planın çıkarılması çalışması yapılmıştır. Bu buluşlar bize, eski kazı alanlarının yerini tespite yardımcı olmuş ve eski kazılar ile yeni kazılar arasında bağlantı kurmamızı sağlayacak veriler sunmuştur. altYeni kazılar 2004 yılında başlatılmış ve halen devam etmektedir. Chicago Üniversitesi'nin kazıları, arkeolojik dizilime dair bir çok soruyu ortaya atmıştır. Öyle ki, bu sonuçlar ve sorular yaklaşık 60 yıldır eski Yakın Doğu'nun tümü için son derece önemli olmuştur. Toronto Üniversitesi'nin arkeolojik çalışmalarının önemli amaçlarından birisi, modern bilimsel yöntemler ve teknikler kullanarak yeniden bu soruların bazılarını çözmeyi denemektir. Tunç Çağı'ndan Demir Çağı'na kültürel geçişe dair soru büyük önem taşımaktadır. Bu geçiş dönemi Mezopotamya'da, Mısır'da büyük imparatorlukların ve Anadolu'da Hitit imparatorluğu ve başkenti Hattuşa (Boğazköy) çöküşüne tanık olmaktadır. Amik Ovası bu geçiş döneminde önemli bir rol oynamıştır.
Tunç Çağı boyunca (yaklaşık i.ö. 2000-1200) Amik Ovası güçlü bir krallık olan Mukish Krallığı tarafından yönetilmiştir. Bu krallığın başkenti ise, Tayinat Höyüğü'nün yakınında uzanan Açana Höyüğü'nde ortaya çıkarılan Alalakh şehri idi.
Tunç çağlarının sonlarında Alalakh, Hitit imparatorluğu'nun kontrolü altına girer ve Hitit imparatorluğu çöktüğünde (yaklaşık i.ö. 1200), Alalakh kent yerleşimi de çöker ve sonlanır. Bu felakete yol açan şey ve i.Ö. 9. yüzyılda ortaya çıkan Patina Krallığı'ndan önce birkaç yüzyıl sürecek olan Karanlık çağ (i.Ö.1200-900) boyunca ne olduğu her zaman büyük bir sır olarak kalmıştır.
Antik kayıtlar ki, Homeros destanları da bunlara dahildir; bu çağı büyük bir kıtlık ve politik kargaşa dönemi olarak tanımlar ve bundan "Deniz Kavimleri" olarak adlandırılan, Akdeniz dünyasının Vikingleri olarak görülen gizemli topluluklar sorumlu tutulur. Bu toplulukların Ege dünyasından göç eden halklardan oluştuğuna inanııır. Tunç çağı'nın zengin kültürü, yazılı gelenekleri ve güçlü şehir devletlerinin aksine, Karanlık çağın kültürel gerileme, kronikleşen bir etnik çekişme ve politik dağılma ile karakterize edildiğine inanııır. Bununla birlikte, giderek artan, halihazırda süren arkeolojik buluşların sonuçları bu tarihi tanımı değiştirmeye başlamıştır.alt Ortaya çıkan resim dikkat çekici, oldukça karmaşık siyasi alanın varlığına değişim ve devamlılığına işaret etmektedir. Bu keşfin adımı kısmen dikkate değer önemdeki Hitit egemenlik alanlarında oluşmaktadır. Bilim insanları i. Bin'de Geç Hitit şehir devletlerini Tunç çağı Anadolu atalarına dil ve kültürelolarak bağlantılı olduklarını kabul etmelerine rağmen, bugüne kadar sadece Kargamış'ın Büyük Krallarının seceresi bu ara dönemin köprüsü olarak kabul görmüştür. Halep kalesinde yakın zamanlarda yapılan kazılarda ele geçen bir kraliyet yazıtı, Hatay merkezli heyecan verici tarihi değişimlerin bu dönemde yaşandığını göstermektedir.
Tayinat Höyüğü'nde başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir ve elde edilen sonuçlar henüz tam değildir. Ancak, kazıların ilerleyen süreçte Karanlık çağ olarak adlandırılan bu dönemi aydınlatacağı kuşkusuzdur. Dahası, ortaya çıkmaya başlayan veriler Tayinat'ın bu dönemde güneyde Hama, doğuda Halep ve kuzeyde islahiye'ye kadar uzanan bölgeyi yöneten büyük bir krallığın başkenti olduğuna işaret etmektedir. Kazı sonuçları aynı zamanda Tayinat yerleşmesinin Erken Demir Çağı'nda (i.Ö 1200-900), Alalakh'ın çökmesinin hemen ardından yerleşildiğini göstermektedir. Alalakh'ın tahrip edilerek yerleşimin sonlanıp sonlanmadığı ya da basit bir şekilde çöküp çökmediği belirsizdir. Tayinat'da Erken Demir Çağı'na ait yerleşim katlarında Ege etkisinin varlığı tanımlanmıştır. Erken Demir Çağı katlarının hemen üzerinde ise anıtsal Hitit stilinde saray ve zengin Luwice resim yazıları ortaya çıkmaktadır.
Tarihi ayrıntıların belirsiz kalmasına rağmen, Tayinat'da yaptığımız arkeolojik keşiflerimiz, Karanlık Çağ olarak adlandırılan dönemin peçesini kaldıracaktır. Kazılar, Amik Ovası'nda Tunç Çağı'nın sonunda çöken büyük Hitit imparatorluğu'nun ardından ortaya çıkan güçlü krallığın varlığını kanıtlamaya başlamıştıralt. Bu krallık, Hitit isimleri taşıyan krallar tarafından yönetilmiş, güçlü bir olasılıkla Hattuşa'da Hitit kral soyuna dayanmaktadır.